Afete hazırlık, toplumun her kesimini ilgilendirmekle birlikte afete hazır bir toplum oluşturmak için çocuk ve genç neslin eğitimi çok büyük önem taşımakta. Dünyada her yıl 150 milyondan fazla afetin yaşandığı ve milyonlarca çocuğun bu afetlerden etkilendiğini düşündüğümüzde yetişkinler olarak hem kendimizi hem de çocuklarımızı fiziksel ve psikolojik olarak afet ve krizlere hazırlamamız gerekiyor.
Sadece afete maruz kalma değil dünyanın herhangi bir yerindeki afetten haberdar olmaları da çocukları olumsuz etkilemektedir. Dünyayı sarsan aslında toplumsal travmaya neden olan pandeminin ardından ülkemizde yaşanan sel, deprem ve yangın afetleri ne yazık ki bizleri ve her ne kadar göz ardı edilse de doğrudan çocuklarımızı da etkiledi. Çocukların bu travmaları nasıl deneyimlediklerini far etmek ve onlara yardım etmek ise biz yetişkinlerin sorumluluğunda. Sadece ebeveynlerin değil aynı zamanda çocukla temas halinde olan her yetişkinin mutlaka durup düşünmesi, bilgilerini güncel tutması ve üzerine düşeni yapması gerekmekte.
Çocukları Olumsuz Haberlerden Ne Kadar Koruyoruz?
0-2 Yaş: Bebeklerin yanında anlamadıkları düşünülerek olumsuz olaylar hakkında konuşmak büyük bir yanılgı. Bebekler yetişkinlerin yüz ifadelerinden hatta konuşmalarındaki tonlamalarından iyi gitmeyen şeylerin olduğunu net bir şekilde anlayabilmekte ve etkinlenmektedir.
3-5 Yaş: Bu yaş grubu çocuklar hayal ve gerçeği birbirine karıştırırlar. Ne de olsa bir şey anlamaz dediğiniz çocuğunuz sizin televizyonda seyrettiğiniz bir haberi hemen evinin dışında, camının arkasında yaşanıyormuş gibi düşünebilir. Siz her ne kadar o burada değil çok uzaklarda olmuş deseniz de çocuğunuz o görüntüleri kafasında istediği yerde yaşatacaktır. Belki bahçenizde, belki okulunda belki de bir yakınınızın evinde yaşanıyormuş farz edecektir.
6-8 Yaş: Okul çağı çocukları ‘ben’ merkezinden çıkmaya başlayarak artık dünyada neler oluyor demeye başlar. Olayları anlamaya hazır olan bu yaş çocuklarına ise doğru bilgiyi anlatabilmek oldukça önemli. Net ama ayrıntıya girmeden ve görsel uyaranlara da dikkat ederek bilgilendirme yapmaya dikkat edilmeli.
8-12 Yaş: Küçük ayrıntılar takılıp büyük resmi görme noktasında zorluk yaşanan bu dönemde çocuklar her ne kadar mantık çerçevesinde yaşananları anlamlandırsalar da kendileriyle de ilişkilendirme eğiliminde olabilmektedir. Sosyal medya kullanımına ve televizyon haberlerindeki paylaşımların çocuğun yaş seviyesine uygun olmasına hassasiyet gösterilmelidir. Büyüdükleri düşünülerek yanlarında seyredilen ya da konuşulan konuların tıpkı küçük çocuklar gibi onları da derinden etkileyeceği unutulmamalıdır.
Afet ve Toplumsal Travmalarda Çocukların Gösterdiği Tepkiler:
Çocukların afet, travmatik ve tehdit içeren olaylar karşısında verdikleri tepkilerin birbirlerine oldukça benzer olduğu görülmektedir. Ancak her çocuğun kendine özgü gelişim basamağı olduğu göz önüne alındığında yaş aralıkları ile ilgili genelleme yapmak çok da doğru olmayacaktır.
Afetlerden sonra kısa süreli olarak çocuklarda görülen bazı belirtler:
- Ebeveynlerine aşırı bağlanma,
- Okula gitmek istememe,
- Karın ağrısı, baş ağrısı, baş dönmesi gibi fiziksel şikâyetler,
- Hırçın ve saldırgan davranışlar,
- Aşırı hareketlilik, huzursuzluk,
- İçine kapanma,
- Korkularda artış,
- Regresyon, küçük yaş davranışları gösterme – parmak emme, alt ıslatma…,
- Uyku ve yemek düzeninde bozulmalar,
- Dikkat dağınıklığı,
- Ağlama krizleri,
- Okulda ya da evde davranışsal sorunlar: itme, kavga etme, vurma gibi tüm bu değişiklikler olası tepkiler olup uzun süre devam ederse uzman desteği ile ilerlenmesi gerekmekte…
Olumsuz etkileri en aza indirmek için neler yapılabilir?
İlk olarak çocukların sarsılan güven duygularının onarılması gerekiyor. Evet bir çok olumsuz gelecek senaryosu ne yazık ki kafamızıdan geçiyor. Ancak çocukların bu senaryolarda başrol oynamasını istemiyorsak nelerin yapılabileceğinden bahsederek ve yapılması gerekenleri göstererek küçük yaşlarda afet bilinci oluşturmaya yardımcı olabiliriz. Yani geleceği değiştirmek için söylenmenin ötesine geçip önce çocuklarımızı eğitmekle başlamalıyız. Bilgiyi alan ve nelerin yapılabileceği öğretilen, örnek olunan çocuğun kaygısı azalacaktır.
Kendisini yakın hissettiği kişilerle birlikte olmasını sağlamak özellikle afetlerden sonra çocukları rahatlatmaktadır. Aynı şekilde rutinlerinin korunmasına önem verilmesi gerekiyor. Sabah ve akşam günlük yapılan aktivitelere olabildiğince sadık kalmak kaygı ve belirsizliğin önüne geçecektir.
Bir çok çocuk biz yetişkinler gibi ‘İyi değilim bu olay beni çok derinden etkiledi.’ gibi duygu ve düşüncelerini ifade edemezler. Çocukların dili oyundur. Onları oyun yoluyla daha rahat anlayabilir ve yardımcı olabiliriz. Çocuğun bu gibi durumlarda duygularını regüle edebilmesi için bize her zamankinden daha çok ihtiyaçları var. Hikayeler, oyunlar ve doğa onlara çok iyi gelecektir, tabi biz yetişkinlere de.
Çocukların olaylarala ilgili sorduğu sorulara kaçamak yanıtlar verilmemeli. Açık ve net olunmalı. Sizin vermekten kaçındığınız bilgiye ne yazık ki ya kafasından ya da arkadaş çevresinden hiç de doğru olmayan şekilde yanıtlar aramaya çalışacaktır. Kirli bilginin önüne ancak biz bilgi verirsek geçebiliriz. Çocukların kaygılarını oluşturan merakının doyurulması gerekiyor.
Her sorunun yanıtını bilemeyebiliriz. Bu konuda rahat olalım. Araştırıp öğrendikten sonra anlatacağımızı söylemek bize de ona da iyi gelecektir. Samimiyet çocukların kendisini rahat ve güvende hissetmesine yardımcı olacaktır.
Oldukça önemli bir diğer konu ise televizyon ve diğer iletişim kanalları… Her haberi izlemesine izin verilmemeli ya da onun yanında her haber izlenmemeli. Görüntülerin hafızalardan kolay kolay gitmediği unutulmamalı.
Ve diğer önemli bir nokta ise bizler de yetişkin olarak kendimize iyi gelen şeyler yapmaya başlamalıyız.
Oksijen maskemizi önce kendimize takmayı unutmayalım!
www.noaterapi.com ibaresi eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Nuray Özben Avşar’ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
Randevu almak için tıklayınız.